29 Kasım 2007 Perşembe

Ortada da kuyu var yanda da

Her şeyi geçtim, şu insanların yolda yürümeyi becerememesine sinir oluyorum. Trafikten zaten umudum yok, artık inancım kalmadı çözüleceğine, ama yolda yürümeyi de bir becerin be kardeşim. Çok muhalif bir günümde miyim bilmiyorum ama biraz düşünceli olsa insanlar, biraz daha hoşgörü olsa, biraz daha güleryüz belki, hayat kat kat güzel olmaz mıydı? Avrupa ülkelerinin bazılarında gördüğü trafik düzenine imreniyor, hayret ediyor insan. Halbuki (hemen hemen)aynı yollar, aynı arabalar; ama istenince oluyormuş demek ki.

Yolda yürümenin de bir adabı vardır, aynı trafikteki gibidir, sağdan yürürsün bir kere, karşından gelen de sağdan yürür, böylece çarpışmazsın. Gerçi bizde trafiğin bile ne kadar bilindiği ortada ya neyse. Karşıdan karşıya geçerken hurra etmek yerine sağdan gitsek ne kadar rahat ederiz, ne güzel bir manzara olur. Enteresandır ama çoğu “değme” şehirde olmayan bu düzen Malatya’da var mesela. Herkes nereden, ne zaman ve nasıl karşıdan karşıya geçeceğini biliyor, kimse E5’deki travestiler gibi koşarak ve yanlış yerlerden karşıya geçmeye kalkmıyor. Alışkanlık, kent kültürü meselesi bi nevi. Bizim dünyada eşi benzeri olmayan İstanbul’umuza baksanıza bir hele. Bırakın karşıdan karşıya geçmeyi, bir de kaldırımda üstünüze üstünüze gelip, kenara çekilmek bir yana vurup geçip bir özür dileme zahmetine bile katlanmazlar. Siz de bir şey deseniz kavga çıkar. Hadi diyelim kavga ettiniz, hatta adamı ağız burun haşamata çıkardınız. E kardeşim döv döv bitmez ki adamları. Tam tersi ihtimal de var üstelik, büyük ihtimalle bu kabalığı yapan insan sizi tokat manyağı edecektir.

İstanbul’un bu yönden sevdiğim bir özelliği de var aslında. Metro ve benzeri yerlerdeki yürüyen yol ve merdivenleri kullanmayı biliyor insanlar en azından. Yavaş ilerleyen ya da olduğu yerde durmak isteyenler merdivenin ya da hareketli yolun sağ tarafında duruyor ve acelesi olanlar için sol tarafını boş bırakıyorlar. Ankara’da ise bundan eser yok. Herkes çullanıveriyor, sağı solu boş bırakan olmadığı gibi tüm yolu ailekcek kapatabiliyorlar bile. Üstelik arkasında acelesi olan veya beklemek istemeyen birileri olduğuna bakmak, ya da görse bile çekilmek zahmetine bile girmiyorlar. Otogarında da böyle, raylı sistemlerinde de, başka yerlerde de. Trafik sorunu ve çevre kirliliği için öneriliyor ama gel de bu halde toplu taşıma kullan.

Son olarak iş çıkışımdan bahsedeceğim. Çalıştığım yer çok katlı ve binden fazla çalışanı olan bir kurum. İş çıkışında asansör kargaşasına girmek istemeyince merdiveni tercih edebiliyorum. Hadi o geniş merdivenden indiğimde sallana sallana ilerleyen hanım ablaları saymayalım, bina çıkışından servislere kadarki o yola ne demeli… Yağmurda bile Konya ovasındaymışçasına umursamaz şekilde yürüyen ve yolu altı kişi yan yana sohbet ederek kapatanlara ne demeli? Tarlada gitsen anlarım ama insan birazcık başkalarını da düşünmeli bence. Hayır kornam ya da selektörüm yok ki bu adamlara kendimi hatırlatayım, herifin umrunda değil, kaygı yok, saygı yok. Bırakın Formula pistini, Avrupa Birliği’ni, Nükleer santrali, biz önce yolda yürümeyle başlayalım işe bence. Evet belki biraz agresif modumdayım ve çok sıradan bir konu üzerine zırvaladım. En azından haksızsın diyen olmaz diye umuyorum.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Gelip bir de Hatay'ı görmeni isterim,"kuralsızlığın" hakim olduğu bir kent...

Laçin dedi ki...

Vallahi emin abi ne desen haklısın,afedersin ama milletimizde 'eşek çok'maalesef durum bu :(

Adsız dedi ki...

Artık yakınmanın hiçbir faydası kalmadı ne yazık ki. Benim gibi zayıfsanız kaldırımın yola yakın kısımlarına dikilmiş fidan, direk vs. arasından sıyrılmayı, önünüzü tıkayanı ittire ittire yolu açmayı(söylenecek, duymayın), karşıdan gelip dozer gibi çarpanın kolunu yarım metre geri savurmak(geri dönüp yüzünüze bakacak, görmeyin) için çantanızdan, cebinize soktuğunuz elinizden güç almayı deneyebilirsiniz. Video oyunlarında efsanevi yaratıkları devirip, en ölümcül tuzaklardan burnu kanamadan kurtulabilmeyi başaran insanlarız biz. Aptal birkaç dünyalıyla mı baş edemeyeceğiz?